literature

Ama sevgili

Deviation Actions

cahilzaman's avatar
By
Published:
237 Views

Literature Text

3 Aralık 2008, alacakaranlık. Hangi dilde yazılmış olursa olsun, sözcüklere gizemli işaretlerin tesadüfen yan yana gelmiş biçimleri olarak bakan ve hava rüzgârlıysa dış mekânlarda gazete bile okumaktan korkan birisi olarak, söz konusu bir de Walter Benjamin’i –yabancı bir dilden– anlamaya çalışmak gibi bir uyuşturucu olunca, Esrar Üzerine’yi Türkçeleştirirken her tümcede, her sözcükte kapıldığım kuşkuyu tahmin etmek zor olmasa gerek. Bu kadarı yetmezmiş gibi, bir de “Benjamin’le Yaşamak”ı yazmaya cüret ettim. Bu saatten sonra nasıl durayım? Kuşdiline kandığım romantik avcının çenelerini, bu kanayan yarayla nasıl açayım? Bu korkunç labirentin karanlığında, ayrıntıların buz fırtınası altında, düşüncelerimin ipliği çözülüyor Ariadne. “Ne gidecek bir yerim ne de vatanım – yok.” “Def-im!” “Dil-im!” “Hayalet-im!” Şansım yok. Eskiden tüm yağmuru, karı, fırtınayı, dolunayı sevinçle göğüsleyen kırlangıç kanatlarım varken, felaketime karşılık mutluluk varken… Ama sevgili, mutsuzluğumun derinliğini sana nasıl anlatayım! Kanatlarıma yazdığım bu fragmanların göğsümde onardığını hissettiğim yaralar, bir an sonra, inan tek bir an sonra tekrar kanamaya başlayıp da, bir kan ırmağı, vahşi suskunluğuna doğru daha da çırpıntılı akmaya başladığında, içimden yüksek sesle sana bağırasım geliyor: “Yanlışlığın karşısında gerçeğin var olduğunu ve onun insanlar isterlerse bulunabileceğini, aramaya değer olduğunu ve yalnızca en değerli şey olmakla kalmayıp aynı zamanda da dünyanın en güzel şeyi olduğunu biliyorum.” Ya sen? Hâlâ neyi arıyor, hâlâ kimi bekliyorsun? Her fırtınanın ardından sığınacağın limanı mı, seni üç kez yiyen adamı mı? Yanına gelmiştim. Tarihin görkemli bir ânında trene atlayıp, “Bir Kış Yolculuğu” gibi yanına gelmiştim. Tekli pulman koltukların birinde bir kuş! Nasıl da güzeldim. Nasıl kederli ve coşkuluydum oysa! Umutluydum. Korkuyordum. Açtım. Üşüyordum. “Ateşi parmaklarımla yakmış. Şiirimi yüreğimle söylemiştim sana. Ağlamıştı kalbimin telleri.” Keşke Almanca biliyor olsaydın. Keşke öğrenmek için geç kalmasaydın. Keşke buz tutmuş gözlerime baksaydın da, son dileğime sen de ağlasaydın. Ah keşke, piyanonun kapağını bir kez olsun açsaydın! Aslında esini yok etmek içindir ada. Tenin kokusuyla değiş tokuş etmek içindir. “Özlediği batıktadır, aklı, yüreği, kemikleri. Bin yıldır, teni. Suyu sevesi gelir, köprünün kirişini tutan dikişin.” Bu da benim sorunum işte. Daha açık yazabilmek isterdim. Kuşkusuz hayatı anlamak Benjamin’in yazılarını anlamaktan daha zor. Biz bir duvar halısında iki ayrı ilmik gibi mi olduk, yoksa hep mi böyleydik? Sen kırmızı bense beyaz bir ilmik, ve sen halının ortasındaki kaplanın gözünden bakıyorsun, bense halının kenarındaki yırtığı tutmaya çalışan son birkaç düğümden bir tanesiyim. Ama ne olursa olsun, düşüncelerime parladıkları anda el koyabilmeliyim. Başka şansım yok. Başka kurtuluşum yok. Bir sırrı çözmek için değil, sadece yaşayabilmek için. Yazmak benim için bir disiplin ve süreklilik işi olabilseydi, ne seni düşünmeye ne de unutmaya çalışmaya gerek kalırdı. Ama biliyorsun hiç böyle yazamadım. Dengeli insanlara hep imrendim. Zaman zaman senin de ruhun çok sıkılıyor olmalı ama artık ben bunu hissedemiyorum. Aslında hissetmekten korktuğum için düşünmemeye çalışıyorum. Her yüzde yüzünü görmekten, her seste sesini duymaktan yoruldum. Bak, gırtlağıma bıçak dayanmış gibi konuştuğum günler geride kaldı, tıpkı mutlu olduğumuz günlerin anıları gibi. Hayallerim de bir tükenebilse…
(…)




[Suat Kemal Angı, “WALTER BENJAMİN’LE YAŞAMAK’tan…]
Comments2
Join the community to add your comment. Already a deviant? Log In
fiyonk14's avatar
:heart: :rose:

tükenmesin elbette.. :pray: